Diyaliz Hastalarında Anksiyete
anksiyete nedir, Diyaliz hastalarında anksiyete nedir, Anksiyete belirtileri, anksiyete tedavisi
Diyaliz Hastalarında Anksiyete
Kronik böbrek yetmezliği nedeniyle hemodiyaliz tedavisi uygulanan hastalarda çeşitli psikolojik problemlerin görülmesi önemle vurgulanan bir konudur. Diyaliz hastalan herkes gibi, sıradan bir yaşam sürdürmekte zorlanırlar; çünkü kendilerini sürekli olarak bir işleme, bir tıbbi merkeze ve bir grup sağlık personeline esir gibi bağlanmış durumda hissederler Diyaliz, hastalar için hem fiziksel hem psikolojik anlamda stres kaynağı olabilmektedir. Anksiyete bu hastalarda en sık karşılaşılan psikolojik problemlerden biridir.
Dilimizde sıkıntı, bunaltı, endişe, kaygı anksiyele karşılığı olarak kullanılan kelimelerdir. Hastalar bu durumu “kötü bir şey olacakmış hissi”, “kötü bir haber alacakmış düşüncesi”, “hoş olmayan bir endişe hali” ya da ‘nedensiz bir korku” şeklinde ifade ederler Psikiyatrik açıdan anksiyete. somatik belirtilerin de eşlik ettiği, normal dışı. nedensiz bir tedirginlik ve korku hali diye tanımlanabilir. Çok hafif tedirginlik ve gerginlik duygusundan panik derecesine varan değişik yoğunlukta olabilir.

Anksiyete bozukluğu
Hastalarda genel bir huzursuzluk, endişeli yüz, gergin duruş, hareketlerinde tedirginlik, çabuk irkilme, çabuk kızma, sabırsızlık, yerinde duramama, zor konuşma ve dikkat eksikliği gibi belirtiler olabilir. Fiziksel belirtiler ise genellikle çarpıntı, aşırı terleme, sıcak soğuk basmaları, uyku bozukluğu, öğürme, boğazda düğümlenme, nefes açlığı, ellerde ayaklarda karıncalanmalar olmaktadır.
Diyaliz hastalarında, makineye bağımlılık, otonominin sınırlanması, iyilik halinin kaybolması, fiziksel, mesleki ve ailesel kayıplar, düşük yaşam kalitesi, gelecekle ilgili belirsizlik, ailenin beklentileri ve tutumu, cinsel etkinlikle ilgili korku ve cinsel işlev bozukluğu, ekonomik yetersizlik anksiyeteyi arttırmaktadır. Diyaliz hastalan, hastalıklarının ilerleyici, tedavi yöntemlerinin zor ve kısıtlayıcı olması nedeniyle kendilerini bağımlı ve durumlarını umutsuz olarak değerlendirebilirler; bu da doğrudan hayata dair anksiyetenin fazlalaşmasına neden olmakladır.
Kadınlarda erkeklere oranla daha fazla anksiyet"e görüldüğü bildirilmektedir. Kadınların aynı zamanda hem anne hem eş hem de iş kadını rollerini üstlenmek zorunda kalmalarından ölürü, daha fazla strese maruz kalmaları bunda Önemli bir etken olabilir.
Hastalığı kabullenmek ve yeni yaşantıya uyum sağlamakta sosyal destek özellikle de aile desteği çok yararlı olmaktadır. Anksiyete bozukluğu tanısı, hastanın kendi başına karar vereceği bir tanı değildir. Hemodiyaliz tedavisi gören hastaların psikiyatrik değerlendirmeye alınması ve eğer gerekiyorsa psikiyatrik tedavi başlatılması hem hastaların psikososyal adaptasyonlarını kolaylaştıracak hem de tedavinin başarısını ve hastanın yaşam kalitesini arttıracaktır Eğer hasta, anksiyetenin bozukluğu tanısı alırsa; önce bu konuda uzman bir psikiyatrisi veya psikolog tarafından bilgilendirilmeli, gerekirse ilaç kullanılması önerilmelidir Sonrasında yürütülebilecek psikoterapi ve grup terapisi de anksiyeteyi azaltmaya yönelik kullanılabilecek yöntemlerdir.
Yorumlar
Yorum Gönder